Siyaseti aktif olarak yapan kadınların ortak paydaları olduğunu gözlemlemek çok da zor değil. Bir çok erkek için siyaset bir amaç, bir iş kolu olarak algılanırken , kadınlar (pek çoğu) – gözlemleyebildiğim kadarıyla- dünyanın her yerinde siyaseti bir araç olarak kullanıyorlar; bir isyan, bir başkaldırış bir şeyleri değiştirmek umuduyla; amaçlarına ulaşabilmek için. Nedenlerine girmek başka bir yazının konusu; kısaca, istisnalar haricinde “ hayat şartları “ kadının bastırılamaz isyan duygusuyla birleşince siyaset yapmak bir “araç” olarak ortaya çıkıyor.
Kadının siyasette yer alması sadece bu neden için bile çok önemli, çünkü siyaset, esas olarak “araç” olarak yapıldığında değer kazanıyor, çünkü esasen bu “araç” örgütlenmenin temelini oluşturmakta, örgütlenme ise siyasetin en önemli dinamiği- olmazsa olmazı. Başka bir deyişle, insanların “ortak payda” etrafında bir şeyleri değiştirebilmesinin , bunun için güçlenmesinin ana formülü. En azından demokrasi mücadelesi veren partilerde bu böyle.
Kadın örgütlenmelerinin Türkiye’de ve dünyada müthiş örnekleri var ve bu örnekler “ortak payda” etrafında ne müthiş eylemler yapılabileceğinin, ne sonuçlar çıkabileceğini çok açık gösteriyor.
Hemen akla gelen örnek “cumartesi anneleri”. Çoğumuz aşinayız, 1970’li yıların sonunda Arjantin’de çocukları askeri cunta döneminde kaybolan anneler tarafından eylemlerle başlayan bu hareket kadın örgütlenmesinin çok iyi bir örneği. Başka bir örnek “Vardiya Bizde”. İmzasız Word dökümanıyla tutuklanan 200 den fazla askerin eşleri tarafından başlatılan Vardiya Bizde eylemleri, kalabalıkları bu davanın asılsızlığına ikna etmenin yanı sıra güçlü kadın örgütlenmesinin bir başka örneğini gösterdi.
Ancak CHP nin son yapılan kurultayında yaşanan cinsiyet krizi, CHP nin pozitif ayrımcılık konusunda ne kadar az yol katettiğini gösterdi.
Kısaca hatırlayalım: Parti Meclisi ‘nin 8 kişilik kontenjanının “bilimsel çalışma ” bölümünü oluşturan BYKP , yani Bilim Yönetim Kültür Platformu’na en yüksek ilk 8 oyu alarak giren kadınlardan Ayşe Nilden Postalcı ve Emel Yıldırım, kadın lehine hazırlanan “cinsiyet kotası” ndaki cinsiyet kelimesinin “erkek” lehine kullanılması sonucu düşüp, yerlerini iki “profösör” e, Prof. Sencer Ayata ve Prof. Mehmet Bekaroğlu’na devrettiler.
Birkaç kadın derneğinin çıkardığı zayıf ses, birkaç köşe yazarının isyanı ve birkaç kadın derneğinin başlattığı imza kampanyası haricinde bu sehven yaratılan durum partide pek de yankı yaratmadı. Erkeklerin çoğunluğu oluşturduğu partide buraya kadarını anlayabiliyoruz. Anlayamadığımız partinin kadın kollarının konu hakkındaki düşünceleri. Bakıyoruz, bir açıklama yok. Bir serzeniş hiç yok. Bir üzerine alınma? O hiç yok …Şimdi düşünmeli:
CHP nin kadın kolları ne işe yarar? Amaç, kadınlara siyasette yer sağlamak değil midir?
Kadın hak ve özgürlüklerinden bahsedeceksek eğer, kadın kolları daha kendi içindeki 2 solcu kadının hakkını koruyamazken, bunun için bir çaba sarf etmezken, dışarıda dayaktan ölen kadının hakkını hangi projeyle korumayı düşünmektedir? Hadi daha da ileri gidelim; kadın kolları ne amaçla bulunmaktadır? Belli ki kadınlar arasında “ortak payda” kalmamış. Kadınları siyasete başlatan “isyan” belki de bir pasta kesebilmek için susturulmuş
Diyeceğimiz şudur ki kadın örgütlenmesinde belli ki “kollar” artık amacını kaybetmiş-vasıfsızlaşmış- kimliksizleşmiş . Oysa tam da bugün- kadınların örgütlenmek için acil bir eylem planına ihtiyaçları var ; siyasette daha iyi bir yere gelmek için değil; bir pasta diliminden fazlası olabilmek için….
Mustafa Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)