”Eskiden toplumca yaşamak çok daha güzeldi ve hayat daha yaşanır haldeydi ” diyenlere sıkça rastlarız. ; Komşuluktan tutunda,arkadaşlıklar ve dostluklar bile çok daha candan ve sıcaktı,diyenler de yok değil.
Şimdi niye öyle değil? değişen ne? biz mi değiştik? yoksa hayat mı değişen?
Belki değişen zaman-ların etkisi diyelim,Belki de zamanın getirmiş olduğu yanlışların etkisi,. cevabı birlikte arayalım..
Gelenekleri ve görenekleri ile tüm dünyaya örnek olan ülkemizde bırakın komşusunu düşüneni,komşusunun evine girerek soyanlara bile ne yazık ki daha fazla rastlanıyor.Eskiden,evlerimizin kapısını bile kilitlemeden sokağa çıkar ve komşularımızı ziyarete gidip gelene kadar da açık kalırdı.Şimdi ise komşuya bile gitmek istendiğinde ne kapı açık bırakılıyor,ne de komşunun kapısı sana açılıyor. Böyle bir zamana gelmiş bulunuyoruz ne yazık ki..
Ötekileşen insanlar,taraf-lığa itilenler,kişilerin birbirlerine olan güvensizlikleri,ve ekonomik şartlar toplumu birbirinden koparıyor istemeden.
Ne sosyallik kaldı eskilerden günümüze kalan,ne de özgür ve rahat bir toplum yaşantısı.Korkular,baskılar,yasaklar vs. bireyleri toplumdan tamamen soyutlamaya başladı.
Her gün televizyonlarda kaçırılma haberleri,kaybolan ve sonrasında ölüm haberleri aldığımız küçük çocuklarımız,kadınlarımıza yapılan dayak şiddetleri ve kadın cinayetleri,artan hırsızlık suçları,uyuşturucu bağımlılığına tutulmuş gençlerimiz,doğa katliamları ve artan betonlaşma yerleşkeleri,hakkını savunma ve hak arama için girişimde bulanan vatandaşlara yapılan şiddetli müdaheleler vs. vs.
Artık yaşantımızda görmek istediklerimizi, ve yaşamak istediklerimizi ne yazık ki rahatlıkla yaşayamıyor ve gün geçtikçe hem beden hem de ruh sağlığımızı kaybediyoruz.
Özellikle de çocuklarımıza ve gençlerimize yapılan haksız uygulamalar ve baskı iradeleri geleceğimiz için tehlike alarmı veriyor.
Her insanın doğal olan yaşama ve özgürlük hakları gün geçtikçe bir çember gibi daralmakta ve bunun önüne geçilememesi ve engel olunamaması da ayrıca üzüntü ve endişe yaratmakta.
Geleceğimizin garantisi ve bekçileri olan çocuklarımıza bırakabileceğimiz ”ÖZGÜR” hayatın endişesi ve çabası içinde olmak ve ayrıca bunun mücadelesini vermek biz bireylere düşen en büyük yük olarak görünüyor.
Gerek eğitim konusunda,gerekse geçmiş manevi değerlerimiz olan Atamızın bizlere bırakmış olduğu ”Cumhuriyet” ülkesini ve onun ilkelerini korumak ve sürdürmek açısından,geleceğimizin bekçilerinin zeminini en iyi şekilde hazırlamak için çaba göstermemiz artık kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Ülkemizi eski özgür ve sosyal hayat yaşantısına çevirebilmek ve o eski güzel günlere dönebilmemiz zor görünse de,hiçbir şey imkansız değildir.Biraz gayret,biraz özveri ve biraz da mücadele ederek,seçimlerimizi geleceğimizi düşünerek yaparsak eğer özlediğimiz o güzel günlere geri dönmememiz zor değil.
Her bireyin özgürce ve hak ettiği gibi yaşaması onun en doğal hakkıdır! ve bu hakkı korumak ve yürütmek de yine kendisine aittir !
Yaşanılan hayatlar asla kader değil,günümüz düşüncesine ve fikirlerine göre bu olsa olsa sadece yapılan ”tercihlerdir” ..
Nihal Yeşilbaş
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)