“Bir Avuç Sarıyerli” adı ile 2010 bir kitap yayınlamış ve Sarıyer’in (ilçe olarak) bazı değerlerini ince eleyip sık dokuyarak kayda geçmiştim. Örneğin; Necmeddin Molla (Kocataş), Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Avukat Aziz Bey (Özgür), İstanbul’un imk Müslüman Baro Başkanı Mehmet Reşit Efendi, Karakol Cemiyeti Kurucularından Refik İsmail Kakmacı, Muhtar (Sarıyer) Hacı Müezzin Mehmet Raci Efendi, Dalyancı Dede Yusuf Bey, Muhtar Yusuf İzzettin Efendi, İ. H. Celadet Barbarosoğlu, Takalar Kumandanı Ketencioğlu Hacı Yakup Ağa, Mehtaba Aşık, Şiire Sevdalı Şair Şekerci İbrahim, İğneadalı Haydar Bey, Ressam Şevket Dağ, Davit Sehakkuli, Yusuf Ziya Öniş, Em. Korg. M. Fahri Belen, Öğretmen Kazım Bey, Saffet Ebe, Öğretmen Hulusi Bey, Yaşar Hanım, Dadaş Yusuf, Canlı Hesap Makinesi Yakup Odabaşı, Hacı Ömer Bey, Av. Fikret Canlı ve Küçümen Hikmet (Öziş), kayda geçtiğim isimlerdi. İkinci kitabımda diğer tespit ettiklerimi yayınlayacaktım ama nasip olmadı. Bu kitap hayli ilgi gördü ve kısa sürede mevcudu kalmadı…
Yukarı saydığım isimler bilhassa Osmanlı İmparatorluğunun son döneminden Cumhuriyetin kurulmasına ve buradan günümüze kadar gelen süre içerisinde unutulmayanlar olarak kabul gören insanlar. Seveni ile kızanı ile hiç biri unutulmadı, hatırlandı, hatırlanmaya ve haklarında konuşulmaya devam e diyor,. Öldüklerinde cenazeleri müthiş kalabalıklarla kaldırıldı, tabut ları omuzlarda taşınarak kabristana gidildi.
Pandömi çok şey değiştirdi. Ölümler bila tuhaf oldu. Salgın hastalık nedeni ile eşe dosta haber verilmiyor, verilse de gelmeseniz de olur deniyor, ya da siz bilirsiniz gibi sözler ediyor, vatandaş ne olur he olmaz, bir baş sağlığı diliyeyim işi bitireyim anlayışı ile durumu idare ediyor. Cenaze namazı bu hay huy içinde on onbeş kişili ile kılınıyor, sonra haydi mezarlığa, son söz Allah rahmet eylesin…
Bu duruma bir de zaman içerisinde Sarıyerlilerin Sarıyer’i değişik nedenlerle terk edenler var. Ya Fatih’e, Ya Beşiktaş’a, Ya Kadıköy’e ya da bir başka yere. Hal böyle olunca semtte eski Sarıyerli, eski Büyükdereli, Emirganlı kalmıyor, alsa da azınlığa düşüyor, eskiler unutuluyor. Eskiler semte gelmeyince de anormal bir kopuş başlıyor. Bu pandömi döneminde bunu anormal şekilde yaşadık yaşıyoruz.
Bugün de Sarıyer’in eski bıçkın delikanlılarından Hacı Ergün (Dereli) nin cenazesi geldi. Hayli kalabalıktı. En azından on beş kişi kadar Sarıyerli vardı. Diğer gelenler, uzaktan, ya da yakın çevreden gelen akrabaları. Şöyle rahmetlinin her gün gezip dolaştığı merkez Sarıyer’den olanların sayısı parmakla sayılacak kadar az….
Fotoğraftan da görüldüğü gibi hemen hepsi Sarıyerli… Dışarıdan gelenleri tanımıyorlar, gelenler de onları tanımıyor. Öyle bir şey ki, bir gece önce telefon ederek “İbrahim Amca, ben Aydoğan’ın oğlu Burak’ım” diyor ve cenazenin nereden kalkacağını soruyor” gerekeni söylüyorum. Cenazede ise yan yana duruyoruz, tanımıyor bile, bende oralı olmadım…
Ama yanımdakilere bu nasıl Sarıyerlilik, hani Sarıyer’in insanları, Ergün Dereli tanınan sevilen biriydi, üstelik Baba Kenan Dereli’nin kardeşi kadar yakın yeğeni idi. Nasıl bu hale geldik, kimse kimseyi tanımıyor dedim. Herkes birbirine baktı “Doğru” dediler. Bir anda Fuat Denizli “Bu anı kaydedelim” dedi ve görünen fotoğrafı çektirdik, hepsi hepsi onbir kişi…
İşte göründüğü gibi kendiliğinden “Bir Avuç Sarıyerli2 olarak kaldık. Böyle mi olmalıydı? Biraz daha duyarlı olmalıyız, Sarıyerlilerin birbirlerine biraz daha fazla destek vermesi yolunda herkesin çabası olmalı diye düşünüyorum. Yoksa hepten silinip gideceğiz. Yazık olacak Sarıyerliliğimize, dostluğumuza. Hem de çok yazık!
NOT: Resim: 1) Bir Avuç Sarıerli Kitabı, Reseim: 2) İşte cenazedeki bir avuç Sarıyerli
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)