Sarıyer’e Paşalar ve Köşkler semti deniliyordu. Bu söylem
uzun yıllar söylenip durdu. Biraz dikkat edilirse doğruluğu görülür.
Zira ilçe olarak sahil boyu, yalı, köşk ve konaklarlarla doludur.
Bilhassa merkez Sarıyer’de pek çok Paşa Köşkü ve konağı vardı. Örneği;
Hakka Paşa konağı, Yedi-Sekiz Hasan Paşa Köşkü, Tahsin Paşa Köşkü,
Ziya Paşa Köşkü, Mehmet Paşa Köşkü, Fehim Bey Köşkü, Ali Paşa Köşkü,
Hünkâr Köşkü, Pertevniyal Sultan Konağı, Yelkenciler Köşkü, Kudret
Beyin Köşkü ve böyle devam eder gider…
Sarıyer Boğaziçi’nin sayfiye yerlerinden biri olması
nedeni ile bilhassa yaz aylarında büyük ilgi görür. Bu ilgi de
yerleşimi beraberinde getirir. Bu yoldan hareketle Sarıyer bilhassa
18. yy dan sonra hayli gelişme gösterdi. Bilhassa 19, yy ve sonrasında
ilgi o kadar arttı ki gelenler sadece yazın değil kış aylarında da
Sarıyer’de kalma yolunu tercih ettiler.
Sarıyer’e gönül kaptıranlar öncelikle sahil şeridinde
denizle iç içe olmayı benimsedi ve yalılar birbirini kovaladı.
Zenginlerin yalıları peşi sıra geldi halen de öyledir, sadece sahip
değiştirdiler, bir kısmı da sorumsuzların, yasa tanımazların, tarihi
mirasın ne olduğunu bilmeyenlerin yoz kararları ile yalıları kuşa
çevirdiler ama bir kısmı hala görkemini koruyorlar.
Sarıyer’in bir diğer yanı da merkez mahalle, Şifa Suyu ve
maden mahallesi arasındaki köşklerin çokluğudur. Bu üçgen çevresinde
bulunan yedi köşkten hala eskiler sitayişle bahseder. Bu köşklerden
sadece bir tanesi günümüze kadar geldi. Bu köşkte onarıma alındı ama
hala bir çalışma yok. Bu narin köşk Kavalalı Nazım Bey köşküdür. Köşk
Şifa Suyu Camii yanındadır. Bazıları köşke Kavalalı Nazmi Bey’in köşkü
demektedir. Nazım Beyin hanımı Mement Hanım, kız kardeşleri Aliye
Hanım (Sarıyer ortaokulunda öğretmendi, benim öğretmenimdi) ve Naciye
Hanım’dı. Günümüzde varisleri kim?
Bir diğer köşk Sarıyer Stadının bulunduğu yerde idi. Bu
köşkün adı Kızılcık Köşkü idi. Köşkü İlk Türk ve Müslüman İstanbul
Baro Başkanı Mehmet Raşit Efendi yaptırmıştı. Ancak Köşk daha ziyada
oğlu Hilmi Bey’in köşkü olarak bilinir. Büyük bahçe satıldıktan sonra,
hoyrat eller bu köşkü de yıkarak yerine tribün yaptılar. Köşke
“Özbayların Köşkü” de denilirdi.
Bir diğer köşk Şifa Suyuna doğru giderken, gökkuşağı
marketin bulunduğu yerdeki İlyas Beyin mükemmel köşkü idi. İlyas Beyin
bir oğlu eski Sarıyer futbolcusu Prof. Dr. Nihat Dorken, bir diğer
oğlu da Liman Reisliğinden emekli eski Sarıyer futbolcusu Nafiz
Dorken’di. Köşkün bulunduğu büyük alan parsellendi, satıldı ve köşkte
yıkılarak yok edildi. Bu alanda şimdi birçok işyeri ve konut var.
Şifa Suyunun üst tarafındaki köşkün adı ise sahibinin adı
ile anılır ve Sofyalı Ali Bey’in köşkü olarak bilinir. Bu köşkte
zamana yenildi ve yıkılıp gitti.
Yine Şifa Suyunun çevresinde Saraylı Hanım Köşkü vardı bu
köşkte yıkılıp gitti.
Keza Hüseyin Beyin köşkü de burada idi ama bu köşkte
günümüze kadar gelmedi, yıkılıp gitti.
Bir diğer köşk Madene mahallesine giderken sağdaki büyük
bahçe içerisindeki Kırmızı Köşktür. Bu köşke, köşk sahibinin kızı olan
Şahende Hanım köşkü de denilmektedir. Ne var ki bu köşkte zamana yenik
düştü. Bakım ve onarımı yapılamadı, sonrasında bahçe ile birlikte
elden çıkarıldı ve 1970’li yıllarda yıkılarak yerine iki apartman
yapıldı. Bu köşkün bir yanı Maden’e, bir yani mezarlıklara bakıyordu.
Türk edebiyatının önemli ismi Hüseyin Rahmi Gürpınar, meşhur eseri
olan Gulyabani’ni romanını bu köşkten karşıdaki Sarıyer mezarlıklarına
bakarken yazdığı söylenir.
12.10.2021
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)