MERKEZ SARIYER’İN EN ESKİ TARİHİ ESERİ OLAN ABBAS’IN ÇEŞMESİ ADI İLE
BİLİNEN, ASLINDA ESAS İSMİ MESUD AĞA ÇEŞMESİ OLAN VE H. 1055, M. 1645
YILINDA YAPILAN ÇEŞMENİN PERİŞAN HALİNİN TAKDİMİDİR (!)
Efendin birinci fotoğraf, çeşmenin 1900 yılındaki durumunu
gösteriyor. İkinci fotoğraf 1970 ‘yi yıllardaki ve nihayet üçüncü
fotoğrafta çeşenin günümüzdeki durumu gösteriyor. Durumun daha iyi
anlaşılabilmesi için bilgi aktarmamız gerekiyor şöyle ki.
Bu çeşmenin ilk kitabesinde önceki yıllarda şöyle yazıyordu: “Mesut
Ağa Çeşmesi cudi 1055 ihya edildi”. Yani çeşme daha önce de vardı ama
o günler dikkate alınarak modern hali getirilmek için yeniden bakım ve
onarımı Miladi 1645 de Mesut Ağa tarafından gerçekleştirildi bu da
kitabesine yazıldı. Bu kitabe 1947 yılına kadar mevcuttu ve haznenin
içindeki duvara yapışıktı. 1947 yılında Sarıyerli Hayırseverlerden
Fırıncı Abbas Okumuşoğlu Hünkâr Suyu ile Kestane Suyu arasında bulduğu
kaynak suyunu bu çeşmeye bağlattı. İçimi nefis bir suydu. Çeşmeyi de
yeniden onardı ve kitabesini şu şekilde değiştirdi:
“Halkı kurtarmak için nihayet susuzluktan
Tertemiz güzel sular akıttı şu musluktan
Yaptırdı sevabına yepyeni bir su yolu
Sarıyer’de Furuncu Abbas Okumuşoğlu”
Bu kitabe hala çeşmenin ayna taşında bulunmaktadır. Bu çeşmenin bir
ismi de Üç Lüleli Çeşme’dir. Ayna taşının hemen altında su akışı olan
üç lülesi vardır. Halen lüle sayısı iki olup orta su akışı olan bir
musluk var.
Şimdi gelelim esas konuya. Birinci fotoğrafta görüldüğü gibi çeşmenin
çatısında tam orta yerde mermer aslan heykeli, her iki köşesinde de
birer adet mermer vazo var… 1970’li yıllara kadar mermer vazolar
yerli yerindeydiler. 1970’li yıllarda çeşmenin onarımı yapıldı. İşte o
sıralarda Aslan heykeli çalındı ama çalındığı aylar sonra fark edildi.
Heykelin onarımı yapan bir işçi tarafından çalındığı öğrenildi. Çalan
kişi heykelin içinde define (altın para) olduğu gerekçesi ile çalmış
ve memleketine götürmüş orada kırıp baktığında tabii ki bir şey
bulamamış, olan da Aslan heykeline olmuş.
İkinci fotoğrafta görüldüğü gibi çeşmenin çatısında aslansız iki
mermer vazo var. Bu vazolardan birinin yirmi yıldan fazla bir zaman
geçtikten sonra kaybolduğu fark edildi…. Tarihi eserlere nedense
tahammülümüz hiç yok.
Üçüncü fotoğraf bir facia. Çeşmenin çatışında kalan tek vazonun da
yok edildiği ancak beş altı yıl önce fark edildi. Yani mermer vazolar
sırra kadem basmış gitmiş. Burada enteresan olan çeşmenin çatışının
iletişim merkezine dönüştürülmüş olması. Havalandırma, klima,
yansıtıcı, tv alıcısı ve tesisat boruları. Güler misiniz, ağlar
mısınız!
Zavallı tarih dede hayretle hatta ibretle Sarıyerlileri izliyor ama
Sarıyerliler bu rezilliğin farkında değiller.
İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)