Kediye fare yakalayıcı gözüyle baktığınızda Deng Siao Pinggibi düşünürsünüz: “Kedinin siyah ya da beyaz olması fark etmez önemli olan fare yakalamasıdır.” Benzer bir şekilde insana da bakabilirsiniz: Özgür birey diye bir şey olamaz, özgür birey amaç değildir, çünkü birey, devletin kullandığı bir araçtır. Yani onun yetenekleri, bilgisi, birikimi önemli değildir, önemli olan devletin işine yarayıp yaramadığıdır.
Çağdaş toplum, insanın insancıl gereksinimlerini karşılamaya elverişli bir ortamdır. Bireyin, bireysel yeteneklerine erişebilme olasılığını arttıran, bunları sergilemekte fırsat eşitliği tanıyan alandır. Özellikle geleneksel baskıyı hisseden geri kalmış toplum gençlerinin çağdaş ülkelere duydukları albeni insan doğasının ürünüdür. O insan, dövülen kedi, fare yakalasın diye aç bırakılan kedi durumunda olmayı ret etmektedir. Eğitim başlığı altındaki tornaya sokulup tesviye edilerek bir araca dönüştürülmeyi içine sindirememektedir. (bu da son derece iyi bir şeydir) Çağdaş ülkelerde yaşamak isteği duyanların sayısı ne kadar kabarık olursa olsun, bu sayının büyüklüğünü oluşturan tek-tek bireylerin toplamıdır. Geleneksel baskıdan kaçış isteği söz konusudur.
Yıllarca, yıllarca önce 24 Ağustos 1925 yılında Kastamonu’da dillendirilen bir düşünceye değinmek isterim. Sözler Gazi Mustafa Kemal’e aittir:
“Beş altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak, bu zihniyetimizdeki değişikliklerdendir. Artık duramayız. Ne olursa olsun ileri gideceğiz. Geriye ise hiç gidemeyiz. Çünkü ileriye gitmeye mecburuz. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle bir ateştir ki ona uzak duranları yakar, mahveder. Uygarlığın yeni buluşları, fennin harikaları dünyayı değişiklikten değişikliğe götürdüğü bir devirde asırlık köhne zihniyetlerle geçmişe saplanıp kalmakla varlığımızı korumak mümkün değildir.”
Evet! “Medeniyet öyle bir ateştir ki ona uzak duranları yakar, mahveder.”
İrfan Kaban
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)