Kendi karantinasını kendi yapan pek çok yer gibi Asmalımescit de tecritteydi. Peki ‘Bohem Cumhuriyeti’ olarak da anılan semtin sakinleri, günlerini nasıl geçirdi, o renkli gecelerini ne kadar özledi? Cevapları doğrudan kendilerinden almak için mahallelerine ufak bir ziyarete gittik. BERNA ABİK
Esaslı bir alıntıyla başlayalım: “Macera peşinde vatanını bırakan, hudut dışına atılan, yayan devriâleme çıkan ecnebiler ve barlarda çalışan bütün artistler Asmalımesçit’te otururlar.
Ve insan eğer bu evlerden birinde oturursa geceleri uyuyamaz. Çünkü Asmalımesçit’in nabızları gibi, mütemadi topuk sesleri, sofalarda, bitişik evlerde dolaşır, her an odanızın önünde birinin nefes aldığını zannedersiniz. Sabaha karşı da uyumak kabil değildir. Bu saatlerde artistler işlerinden dönerler, ekserisi içmiş olduğu için yüksek sesle konuşurlar, beraberlerinde getirdikleri adamlarla ‘daha içelim, yatmayalım’ diye münakaşa ederler, gramofon çalarlar. Bütün bunlara, sokaktan geçmeye başlayan simitçi, zerzevatçı, sütçü naraları, tramvay dandanları karışır.
Asmalımesçit’te insan, ancak oraya yerleştikten bir hafta sonra ve sabah sekiz ile on altı arası uyuyabilir.”
Gazeteci, yazar ve çevirmen Fikret Adil’in, 1933-1954 yıllarındaki anılarını yazdığı ‘Asmalımescit 74/Bohem Hayatı’ kitabındaki bu satırlar, Beyoğlu’nun kültür-sanat atmosferi ve eğlence hayatının gayriresmi bir dökümü… Ancak bohem Asmalımescit de şu aralar normalde başının pek hoş olmadığı gündemin, gerçekliğin elinde. Korona herkes gibi onu da teslim aldı. Mahalle sakinleriyle neler yaşadıklarını sorduk.
VİRÜS BEY NE YAPIYORSUNUZ ALLAH AŞKINA?
“Maskemi taktım, gözlüğüm gözümde. Koronavirüsle aramızda 3 metre var. Sosyal mesafemizi bozmadan kendisine bir soru sordum, o da kabul etti ve yanıtladı. ‘Gücünüzü bu derece göstermeye ihtiyacınız mı vardı? Çoluğa çocuğa, gence yaşlıya, ne yaptınız dünyaya?’
‘Çok sıkılmıştım’ dedi öfkeyle: ‘Seven sevmeyen, yolda, barda, gece kulüplerinde her gördüğüne sarılıp şap şup öpüşmelerden, eğlencede, çarşıda pazarda birbirine değmeden mutlu olamayanlardan, tükürük damlalarını saça saça kimseye söz bırakmadan konuşanlardan, temizlik malzemesinden çok makyaj malzemesine para yatıranlardan, keyfi para açısından gıcırlardan, onun her şeyi halledeceğini sananlardan, evin muhteşem lezzetini bilmeyenlerden, siyasetçilere ‘sayın’ deyip bilim insanlarının hapse tıkılmasından, oksijeni kovup doğayı betonla gömenlerden, ağaç dikmeyip kesenlerden…
Uzatmayayım, dünyada bu insanlar çok. Hepsini ziyaret ediyorum. Uzun zamandır düşündüğüm bir dünya turuydu bu. Acımasız bulacaksınız ama evet, kurunun yanında yaş da yanıyor, üzgünüm. Benim de eğitilmeye ihtiyacım var. Olacak elbet. Bugünleri unutmayanlar çoğaldıkça benim de dünyaya olan yolum o kadar uzak olacak. Hadi bana eyvallah, markette birbirlerini ezenlere doğru yolum.’
EVDE YEMEK YAPIYORUM, YAZIYORUM, HAYAL KURUYORUM… HAYAL KURDUKÇA DA HÂLÂ GENÇ OLDUĞUMA SEVİNİYORUM.
BİZ AKILLANMAYIZ
Koronavirüsün de söylediği gibi, insanlar olgunlaşıp büyümek için böyle kötü zamanları bekliyor. Modern dönemde bu kadar acımasız olmasa da daha önce de ağır şeyler yaşadık. İnsan ne ise o! Hiçbir tecrübe kâr etmiyor.
BEKÂRLARIN YEMEKLERİ BENDEN
Evde yemek yapıyorum, yazıyorum, hayal kuruyorum… Hayal kurdukça da hâlâ genç olduğuma seviniyorum. Dükkândaki bütün ürünler evde. Bir çuval un, 200 litre zeytinyağı bunlardan ikisi. Yalnız yaşayan arkadaşlarıma yemek gönderiyorum. Yemek yaptıkça seviniyorum, benim de terapim bu. En çok pazarlara gitmeyi özledim. Her şey bittiğinde korku devam edecek. İnsanlar yeni alışkanlıklar edinecek ve bazıları evin lezzetine varacak. Mekânlar bu süreçte hayatta kalamayabilir. Tanıdıklarım ‘başka ne iş yaparım’ diye düşünüyorlar. Virüs ne kadar insan öldürüyorsa gelecek korkusu da çok can alacak.”
BARDA ‘COOL’ TAKILMAK TARİH OLABİLİR
“Her şey normale döndüğünde eğlenirken daha fazla sapıtacağız. Kimse ‘cool’ durmayı umursamayacak. Rüyamızda görsek inanamayacağımız bir süreci yaşıyoruz hep birlikte. Eğlence mekânlarının çoğu bu süreçte hayatta kalmayı başaramayacak. Bu yüzden markaların geleceğe yönelik destek vermesi çok önemli, maalesef devletin böyle bir gücü yok. Camdan dışarı baktığımda her şeyin gerçek olduğunu anlamam epey bir vakit alıyor. Ben mental olarak bu süreçte kesinlikle çok değiştim, bunu görüyorum. Ama hayat normale döndüğünde ne olur bilemiyorum. Dışarı rahatça çıkabildiğimizde ilk anneme ve dükkândaki personele sarılacağım.”
MAHALLEDE KUŞ VARMIŞ
“E evde de hayat varmış ki! Olabildiğince bugüne kadar ertelediğim ne varsa onlara vakit ayırıyorum. Birdy şu anda kapalı olduğu için terasa çıkıp açık havada spor yapabiliyorum. Arada Arif’e (Küpeli, Kulp’un sahibi) sesimi duyurmaya çalışıyorum, seslenip -sohbet edebilmek için mesafe fazla uzak- el sallayıp hasret gideriyoruz. Onun dışında camdan dışarı baktığımda henüz ‘hayat’ diye bir arkadaş göremedim mahallede. Açık olan birkaç bakkal ve manav dışında başka bir şey yok. Akşam saat 7’den sonra müthiş bir sessizlik oluyor. Önceden kuşların sesini duymak imkânsızdı. Şimdi mahalle onlara kaldı.
AKŞAM SAAT 7’DEN SONRA MÜTHİŞ BİR SESSİZLİK OLUYOR. ÖNCEDEN KUŞLARIN SESİNİ DUYMAK İMKÂNSIZDI. ŞİMDİ MAHALLE ONLARA KALDI.
ÇOK SHOT İÇİLECEK, ÇOK!
Eğlence mekânları zor bir süreçten geçiyor. Devletin bu sektöre yardım etme gücü yok. Herkes yoluna kaldığı yerden devam edemeyecek ve yaprak dökümleri olacaktır maalesef. Bir yandan da insanlar eğlenmeyi çok özledi. Herkes daha fazla shot içecek gibi geliyor bana. Bu süreçte iş ortaklarımızın taşın altına elini koyması çok önemli. Ancak sponsorlarımızın gücüyle sağlıkla ayağa kalkabiliriz.”
TESLİMİYET EN UCUZ YOLDUR
“Penceremden sokağa, İstiklal Caddesi’ne baktığımda hüznün kara bulutlarının ağırlığını omuzlarımda ve yüreğimde hissediyorum. Sokak kedileri ve köpekleri çekip gittiler. Gidemeyen yaşlı birkaç tanesi kaldı sadece. Güzel ve değerli işler yapmak adına ayakta kalmaya direniyorum ben. Teslimiyet en ucuz yoldur. Umudun teknesinde güzel günlerin peşindeyim. Hayal bile edemeyeceğimiz değişiklikler olacak. Tabular yıkılacak, kurallar çökecek, kanunlar yeniden yazılacak ve her türden ‘insan’ değer kazanıp önemsenecek. Günümüzün tüm lider ve yöneticileri tarihin çöplüğüne atılacak.
YAŞAMA, SEVDAYA, AŞKA, GÜZEL HANIMLARA, DOĞANIN OLAĞANÜSTÜ GÜZELLİKLERİNE KADEH KALDIRACAĞIZ.
KENDİMLE HESAPLAŞMA ZAMANIM OLDU
Bu karartma günlerinde daha çok aynaya baktım. Aynamla yüzleştim. Kendimle hesaplaşma zamanım oldu. Defterime 200 resim yaptım. Her akşam resimlerimi birer ayet gibi izliyorum. Bu beladan kurtulursam gönül dostum Yunus Büyükkuşoğlu’nun Bodrum’da benim için yaptırdığı atölyeme taşınacağım. Orada dehşet değerli işler üreteceğim. Dostlarımı orada ağırlayıp yaşama, sevdaya, aşka, güzel hanımlara, doğanın olağanüstü güzelliklerine kadeh kaldıracağız. Bu arada bir kez daha dostlukların ne kadar değerli olduğunu gördüm. Sayısız arayıp soran, malzeme gönderen ve getirenler oldu. Ama itiraf edeyim en çok hanımefendiler ilgilendi.”
MAHALLE OLMAK TAM DA BU DEMEK
“Ev sadece yatılıp kalkılan, bazen de sabaha karşı gidecek mekân kalmayınca arkadaşlarla toplanılan bir ortam değilmiş.
SESSİZLİK OLACAK DESELER İNANMAZDIM
‘Mahalleli olma’ kavramını herkes anlayamaz. Eski İstanbul komşuculuğunun ne kadar değerli olduğu böyle durumlarda ortaya çıkıyor. Yaşım tutmadığı için sokağa çıkamıyorum. Ece (Aksoy) yemek yapıyor, Şükrü (esnaf) dağıtıyor… Cahide ekibi olarak umudumuz, öncelikle bu yaz Alaçatı’da ve önümüzdeki kış yeni mekânımız Cahide Palazzo’da hayatımıza devam etmek. Eğlence alışkanlıklarımızın tamamen ‘normale dönmesi’ elbette zaman alacak. Mekânların hayatta kalabilmesi için bu dönemde fedakârlık yapılması çok önemli. En başta devlet vergilerde düzenleme yapmalı, mülk sahipleri de kiralar konusunda düşünmeli.
GECELERİ CAMDAN BAKMAK HOŞUMA GİDİYOR, EVLERDE YANAN IŞIKLAR İNSANA GÜVEN VERİYOR VE YALNIZ OLMADIĞIMI HATIRLATIYOR.
ÖZLEDİKLERİM…
En çok sokaklarda yürümeyi, Tahtakale’yi, arkadaşlarımı, Şimdi’de kahve içmeyi, 9 Ece Aksoy’daki ve Koridor’daki çılgın Asmalımescit gecelerini, Yakup’ta, Sofyalı’da yemeyi içmeyi ve Novo’da sabahlamayı özledim. Bir de oğluma sarılmayı…”
“Uzun yıllardır bu kadar huzurlu olduğumu hatırlamıyorum. Sabah çok erken kalkıyorum. Hemen balkonumdaki kuşları besliyorum. Sonra da kahvemi koyup kuş seslerini dinliyorum… Evim ve stüdyom karşılıklı. Evdeki koşu bandını stüdyoya taşıdım. Hareketsiz kalmamak önemli.
KURTLAR VADİSİ CADDESİ
Her gün on binlerce insanın yürüdüğü İstiklal Caddesi’nde şu an sadece ‘cesur’ Kurtlar Vadisi hayranı insanlar var. Elbette her insan gibi virüs tehlikesinden uzak durmaya çalışıyorum ben de. Caddenin tadı tuzu ve çekiciliği zaten yıllar evvel bozulmuştu, virüs iyi geldi buraya.
Mahalle komşularımın her biri birer melek. Ece Aksoy evinde hepimize tencereler dolusu yemek hazırlıyor. Ayrıca elbette bütün mahalle ‘kime ne lazımdır’ diye düşünüp paylaşmaya çalışıyor. Tıpkı çocukluğum gibi.”
ELİM NE KALEME GİDİYOR NE GİTARA
Dostlarla gürültülü bir kahkahayı çok özledim. Ama mahallede her durumda kahkahamızı taştan çıkarırız, o ayrı…”
FOTOĞRAF: SİNAN ARSLAN
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)